
İlahi Plan ve Gerçekleşmesi: Kader ve Kaza Kavramları
İslam inancının temel direklerinden olan kader ve kaza, evrenin işleyişini ve Allah’ın (c.c.) mutlak egemenliğini ifade eden iki ayrılmaz kavramdır. Bu iki terim, birbiriyle yakından ilişkili olsalar da farklı aşamaları temsil ederler.
Kader: Evrensel İlahi Program
Kök anlamı itibarıyla “bir şeye güç yetirme, ölçüyle biçimlendirme ve planlama” gibi manalar taşıyan kader, terim olarak Allah’ın (c.c.) sonsuz ilmi ve kudretiyle, varoluşun başlangıcından sonuna dek gerçekleşecek her şeyi kuşatan ilahi programıdır. Bu, sadece cansız varlıkların veya doğa olaylarının değil, aynı zamanda insanların özgür iradeleriyle yapacakları tercihlerin de Allah (c.c.) tarafından ezeli bilgisiyle bilinmesi, takdir edilmesi ve büyük bir nizam içinde düzenlenmesidir. Kaderi, tüm detaylarıyla çizilmiş, her unsurun hesaba katıldığı kusursuz bir evrensel mimari proje olarak düşünebiliriz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “Biz her şeyi (belirlenmiş) bir kadere göre yarattık.” (Kamer Suresi, 49. ayet) buyrularak bu ilahi ölçüye dikkat çekilir.
Kaza: İlahi Planın Hayata Geçmesi
Sözlükte “hükmetme, karara bağlama ve gerçekleştirme” gibi anlamlara gelen kaza ise, kaderde belirlenmiş olan bu ilahi programın zamanı ve mekânı geldiğinde, Allah’ın (c.c.) iradesiyle somut bir gerçekliğe dönüşmesi, yani olayların tek tek vuku bulmasıdır. Eğer kader bir mimarın projesi ise, kaza o projenin hayata geçirilerek binanın inşa edilmesidir. Kader planı çizer, kaza ise o planı uygular.
Dolayısıyla bu iki kavram arasında bir sebep-sonuç ve öncelik-sonralık ilişkisi vardır. Önce her şeyin nasıl olacağını belirleyen ilahi takdir olan kader gelir; ardından bu takdirin vakti gelince gerçekleşmesi olan kaza gelir. Allah’ın (c.c.) emrinin şaşmaz bir şekilde tecelli edeceğini belirten şu ayet, bu durumu özetler niteliktedir: “…Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.” (Ahzâb Suresi, 38. ayet)